Çernobil Dışlama Bölgesinde Çıkan Orman Yangını Yeni Bir Nükleer Felaket Yaşanmasına Neden Olur mu?
Çernobil kazası sonrasında Ukrayna, Belarus ve Rusya'da yaşanan radyoaktif kirlenme ile birlikte bu bölgelerdeki geniş kırsal ve orman alanlarıda kendi kaderlerine terk edildi.
Aslında Çernobil Dışlama Bölgesinde bulunan "Kızıl Orman" ilk defa yanmıyor. 2010 ve 2016 yıllarda da kapsamlı yangınlar bölgede yaşanmıştı. Literatürü incelediğimizde ise bu yangınların sonuçlarının incelendiği ve olası daha büyük bir yangın durumunda Avrupa üzerinde yaşanacak radyoaktif serpintinin öngörülen riskleri konusunda bilgilendirmeler yapan makaleler mevcut.
2014 yılında Environment International dergisinde yayımlanan "Wildfires in Chernobyl-contaminated forests and risks to the population and the environment: A new nuclear disaster about to happen? " isimli makalede özellikle 2010 yılında bölgede meydana gelen yangınların zaman sıklığını kullanarak, ormanlık alanın % 10,% 50 ve % 100'ünün yandığını varsayan üç senaryo üzerinde çalışmalar yapılmış. Bu çalışmada 137Cs (Sezyum-137 veya radyoakonyum, uranyum-235'in nükleer fisyonu ve nükleer reaktörler ve nükleer silahlardaki diğer fizyonlanabilir izotoplar tarafından daha yaygın fisyon ürünlerinden biri olarak oluşan radyoaktif bir sezyumun izotopudur) üzerine araştırmalar yapılmış olup, 0.3 ila 4.5 PBq oranın da 137Cs 'nin, yoğun bir yangın olması durumda Avrupa'ya yeniden dağılabilceği öngörülmüştür.
Günümüzde radyonüklidler bölgedeki orman toprağında varlığını korumaktadır. 90Sr'nın% 90'ının Kızıl Orman'daki ( şuan yanan orman) toprağın en üst 10 cm'sinde (IRL, 2013) bulunduğu bildirilirken 137Cs'nin yaklaşık % 80'inin ilk 5 cm'de olduğu bildirilmiştir.
(Stronsiyum-90, 28.8 yıl yarı ömrü ile nükleer fisyon tarafından üretilen radyoaktif bir stronsiyum izotopudur)
Aralık 2019 yılında Science of The Total Environmentdergisinde yayımlanan "The wildfire problem in areas contaminated by the Chernobyl disaster " isimli makalede yine olası bir yangında Belarus bölgesinde yaşanabilcek riskler araştırılmış ve 137Cs izotupu üzerine çalışmıştır. Makale, çok çeşitli yangın yönetimi senaryolarının oluşturulması ve yangın önleme sistemleri üzerine kapsamlı bir yangın yönetimi stratejisine sahip olunmasını gerektiği söylemektedir.
2020 yılının Nisan ayının başında Environmental Pollution dergisinde yayımlanan "Impact of wildfire on 137Cs and 137Sr wash-off in heavily contaminated forests in the Chernobyl exclusion zone " isimli makaleye göre ise, özellikle orman yangını sonrası yağmur ile birlikte taşınabilecek radyonüklidler araştırılmıştır. Makale özellikle, Temmuz 2016 da bölgede çıkan yangıların vermiş olduğu etkileri araştırmaktadır.
Araştırma sonucu riskli sonuçlar çıkmadığı bildirilme olup, bölgede orman yangını sonrasında radyonüklidlerin yeniden dağıtımı konusundaki anlayışımızı geliştirmek için yüzey akışı ve toprak erozyonu gibi hidrolojik süreçlerin daha fazla incelenmesi gerektiği söylenmektedir.
Aralık 2009 yılında yayınlanan "Environmental Pollution dergisinde yayımlanan Impact of Scots pine (Pinus sylvestris L.) plantings on long term 137Cs and 90Sr recycling from a waste burial site in the Chernobyl Red Forest" isimli makalede ise, Kızıl Orman' da ki İskoç çamları ( Pinus sylvestris L.) üzerinde yapılan bir çalışmada 137Cs ve 90Sr ağacların biyokütlesinde depolandığını ortaya koymaktadır. Araştırmada radyonüklid döngüsünün biyolojik ve jeokimyasal modelleri arasındaki bağlantıya yol açan daha entegre bir ekosistem çalışmasının yapılması gerektiği belirtilmektedir.
Makalerinin sonuçlarının ortak noktasını irdeleyecek olursak yangının olası sonuçlarının radyasyon seviyelerinde ne gibi değişmeye neden olacağına dair kesin bir bilgi elde edemiyoruz. Ancak son makale ile diğerlerini bir araya getirdiğimizde radyosyon seviyerinde artışlar görünmesi ihtimali çok yüksek. Bunların ne seviyelerde olacağı ve çevreyi nasıl etkileyeceği ise yapılacak kapsamlı bilimsel çalışmalar ile ortaya çıkacaktır.
Son olarak dünya yaşanan bu duruma nasıl baktığına gelecek olursak, Greenpeace yangının yetkililerin açıkladığından çok daha büyük olduğunu öne sürüyor. Reuters’ın aktardığına göre; Greenpeace’ın Rusya birimi, en büyük yangının 34 bin hektar alanda etkili olduğunu, eski santrala 1 kilometre mesafeye kadar ilerleyen ikinci yangının ise 12 bin hektarlık alana yayıldığını duyurdu.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenskiy, durumu “dikkatle izlediğini” ifade etti ve yetkilileri “cesaretlerinden” ötürü tebrik etti. Üst düzey bir acil durumlar servisi yetkilisi, yangınların santrala ya da depolama tesislerine tehdit teşkil etmediğini ifade etti.
Sonuç olarak, bilim insanlarının daha önce santrale yakın bölgede çıkacak bir yangın durumdaki olası senaryoları ve yangın çıkmasını önleyici çalışmalar yaptığı görülmekte. Ama birileri bu çalışmaların farkında olmuş mudur? bekleyip göreceğiz.