CORONA VİRÜS SALGINIYLA İLGİLİ GÜNCEL YAKLAŞIMLAR
Corona virüs ailesinin insan dolaşımlarında bulunan alt türleri ( HCoV-229E, HKU1-CoV, HCoV-OC43 ve HCoV-NL63) genelde soğuk algınlığına sebep olan türlerdir. İnsanlarda genellikle ciddi olmayan nezle vakalarının önemli bir bölümüne yol açmasıyla birlikte, aralarında MERS-CoV, SARS-CoV ve COVID-19 (2019-nCoV)'un bulunduğu bazı nadir corona virüs çeşitleri ölüm riski bulunduran solunum yolu enfeksiyonlarına neden olabilir. Bugüne kadar tespit edilmiş en büyük RNA genomuna sahip bu virüslerin en belirgin özelliği dış kısımlarında bulunan çıkıntılarıdır. Bu virüsler mikroskop altında güneşin taç küresine (Latince: corona) benzediği için corona virüs adını almıştır. SARS-CoV 21. yüzyılın ilk uluslararası sağlık acil durumu olarak 2003 yılında ortaya çıkmış ve yüzlerce kişinin ölümüne sebep olmuştur. Bundan 10 yıl sonra yine corona virüs ailesinden olan ve daha önce insan veya hayvanda varlığı saptanmamış MERS-CoV vakaları görülmüştür. 31 Aralık 2019 da ise Dünya Sağlık Örgütü Çin Ülke Ofisi, Çin’in Vuhan (Wuhan) şehrinde etiyolojisi belirlenmemiş zatürre benzeri vakalar bildirmiştir. 7 Ocak 2020’de ise bu vakaların etkeni, daha önce insanda saptanmamış yeni korona virüs (2019-nCoV) olarak belirtilmiştir. Bu isim daha sonra COVID-19 olarak değiştirilmiştir.
Virüs Belirtileri Nelerdir?
Bu gruba bağlı virüslerin oluşturduğu hastalık belirtileri genellikle soğuk algınlığı belirtilerine benzer; burun akıntısı, öksürük, boğaz ağrısı, muhtemel baş ağrısı ve bazen de birkaç gün süren ateş şeklinde sıralanabilir.
Nasıl Bulaşır?
Corona virüslerinin insandan insana bulaşması, genellikle sağlıklı bir insanın enfekte bir insanın vücut salgılarıyla temas etmesi sonucu mümkün oluyor. Virüs, hasta insanlardan öksürme, hapşırma yoluyla ortaya saçılan damlacıkların herhangi bir temas ile hasta olmayan bireylerin mukozasına geçmesi ile bulaşır. Corona virüsler genel olarak dış ortamda dayanıklılığı pek fazla olmayan virüslerdir. Ancak bugün için COVID-19’un bulaşıcılık süresi ve dış ortama dayanma süresi net olarak bilinmemektedir.
Hipertansiyon ve diyabet hastaları COVID-19 enfeksiyonu için yüksek risk altında mıdır?
Çin’de Xiabo Yang ve ekibinin yürüttüğü bir araştırmada 52 corona virüs tespiti konmuş hasta grubu baz alınmış ve bu gruptan 32 hasta hayatını kaybetmiştir. Hayatını kaybeden hastaların en belirgin komorbiditeleri (seyreden diğer hastalık) serebrovasküler hastalık (%22) ve diyabet (%22) olarak belirlenmiştir. 1099 enfekte kişiden oluşan bir grup ile yapılan bir başka araştırmada ise hastaların 173’ünde seyreden hastalıklar, hipertansiyon (%23,7), diyabet (%16,2), koroner kalp hastalığı (%5,8) ve serebrovasküler hastalık olarak saptanmıştır. Üçüncü bir çalışma ise yine COVID-19 teşhisi ile hastaneye yatırılan 140 hastanın 3’ünde diyabet ve hipertansiyon tanıları da mevcuttu. COVID-19'lu hastaların bu üç çalışmasında bildirilen en sık komorbiditeler (belirtilen yan hastalıklar) sıklıkla anjiyotensin dönüştürücü enzim (ACE) inhibitörleri ile tedavi edilir; ancak her üç çalışmada da tedavi değerlendirilmemiştir.
Virüslerin bir hücreye girebilmeleri için konak hücrede uygun bir reseptörlerinin bulunması gerekmektedir. İnsanlarda hastalık oluşturan corona virüs, hedef hücrelere anjiyotensin dönüştürücü enzim 2 (ACE 2) olarak adlandırılan bir enzim aracılığıyla bağlanır. Yani virüs hücre içine girebilmek için membrana bağlı ACE 2 olarak adlandırılan enzime ihtiyaç duyar. Bu enzimler özellikle akciğer (epitel) hücrelerini sarmalarının yanı sıra bağırsak, böbrek ve kan damarlarında da bulunurlar.
Tip-1 ve tip-2 diyabet hastalık tedavisinde ACE inhibitörleri ve anjiyotensin 2 reseptör blokörleri (ARB) kullanılmaktadır. Bu tedaviyi gören hastalarda ACE 2 ekspresyonu, daha anlaşılır bir ifadeyle sayısı önemli bir ölçüde artmaktadır. Hipertansiyon tedavisi de diyabet hastalığında olduğu gibi ACE inhibitörleri ve ARB’ler ile yapılmaktadır ve bu da doğrudan ACE 2 reseptör sayısının artmasına sebebiyet vermektedir. Ayrıca soğuk algınlığı tedavisinde kullanılan ibuprofen etken maddesi de yine bu enzimin sayısını arttırmaktadır. Sonuç olarak, artan ACE2 ekspresyonu COVID-19 ile enfeksiyonu kolaylaştıracaktır. Bu nedenle, ACE2 uyarıcı ilaçlarla diyabet ve hipertansiyon tedavisinin, ölümcül COVID-19 gelişme riskini arttırdığı düşünülebilir. Bu bilgiler ışığında ACE2 arttırıcı ilaçlarla tedavi edilen kalp hastalıkları, hipertansiyon veya diyabetli hastaların şiddetli COVID-19 enfeksiyonu için daha yüksek risk altında olduğu söylenebilir ve bu hastaların çok daha dikkatli olmaları önerilmektedir. Bu çalışmaların onaylanması halinde tedaviler konusunda ciddi tartışmalar ortaya çıkabilir çünkü ACE 2 olarak adlandırılan enzimlerin inflamasyonu azalttığı; iltihap kaynaklı akciğer hastalıkları, kanser, diyabet ve hipertansiyonda potansiyel tedavi yöntemi olduğu bilinmektedir. Ayrıca 28 Şubat 2020 de yayınlanan bir araştırmaya göre hipertansiyonda kullanılan kalsiyum kanal blokör ilaçların herhanangi bir ACE2 ekspresyonu veya aktivite arttırıcı etkisinin olduğu kanıtlanmamıştır. Bu da demek oluyor ki bu grup ilaçların alternatif tedavi olarak kullanılması önerilmektedir.
Genlerimiz şanslı mı?
Araştırılması gereken bir diğer husus, özellikle Asya popülasyonlarında diyabet, serebral inme ve hipertansiyona bağlı ACE2 sayılarının artışından kaynaklanabilecek SARS enfeksiyonu riskinin artmasına yönelik genetik yatkınlıktır. Bir diğer yandan ise gen dizilimi ile bu hastalığın bulaşmaması konusunda şansını arttıran popülasyonlar araştırılabilir. Corona virüs tanısının ülkemizde geç görülmesinin bir sebebi de genetiğimiz olabilir mi? Tam olarak bir şey diyemeyiz ama üzerinde durulması gerekebilir. İnsan vücudundaki enzim sayıları da diğer birçok özellik gibi DNA’mız tarafından kodlanır. Gerek coğrafyamızdaki insanların ACE 2 enzim sayısıyla ilgili genetik özellikleri gerekse hipertansiyon, diyabet gibi hastalıklara olan genetik yatkınlığımız bu virüs ile enfekte olma şansımızı doğrudan etkileyen etkenler arasında sayılabilir. Çünkü yapılan araştırmalar ışığında belirtebileceğimiz en önemli husus; ACE 2 reseptör sayınız ne kadar fazla ise virüslerin hücrelerinize dahil olma şansı da o kadar yüksektir.
Virüsten Korunma İçin Neler Yapılabilir?
El hijyenine dikkat etmek, sık aralıklarla elleri en az 20 saniye sabun ve su ile yıkamak; sabun ve suyun olmadığı durumlarda alkol bazlı el antiseptiği kullanmak, özellikle hasta insanlar veya çevresi ile doğrudan temas ettikten sonra elleri mutlaka yıkamak, çiftlik veya vahşi hayvanlarla korunmasız temastan kaçınmak; öksürürken, hapşırırken tek kullanımlık kağıt mendil ile ağızın ve burnun kapatılması; kağıt mendilin bulunmadığı durumlarda ise dirsek içinin kullanılması, gözlere, buruna ve ağza dokunmaktan kaçınmak; et, yumurta gibi hayvansal gıdaların iyice pişirilmesi, hasta kişilerin mümkünse kalabalık yerlere girmemesi, eğer girmek zorunda kalınıyorsa ağız ve burnun kapatılması, mümkünse tıbbi maske kullanılması Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayınlanan korunma yöntemleridir.
Hakan YILMAZ
Sağlık Bilimleri Üniversitesi
Eczacılık Fakültesi
Kaynaklar
Fehr, A.R. Perlman, S. (2015) Coronaviruses: An Overview of Their Replication and Pathogenesis. Methods Mol Biol, 1282, 1-23.
Zhang JJ, Dong X, Cao YY, et al. (2020) Clinical characteristics of 140 patients infected by SARS-CoV-2 in Wuhan, China. Allergy, 1-12.
Sexton NR, Smith EC, Blanc H, Vignuzzi M, Peersen OB, Denison MR. (2016). Homology-Based Identification of a Mutation in the Coronavirus RNA-Dependent RNA Polymerase That Confers Resistance to Multiple Mutagens. Journal of Virology. 90(16): 7415–7428.
Fang, L, Karakiulakis, G, Roth, M, (2020) Are patients with hypertension and diabetes mellitus at increased risk for COVID-19 infection? The Lancet Respir Med (Erken Görünüm).
haberler.itu.edu.tr/haberdetay/2020/02/25/yeni-tip-korona-virusler-insan-sagligini-nasil-etkiler
www.who.int/emergencies/diseases/novel-coronavirus-2019