Türkiye’de Kimya Sektörünün İlk Yarı Performansı - Kimyada İbre Pozitife Döndü
KPMG Türkiye'nin, Türkiye’de kimya sektörünün ilk yarı performansını değerlendirdiği Sektörel Bakış raporuna göre, geçen yıl yaz aylarında sektörde başlayan daralma süreci Mayıs ayından itibaren yerini büyümeye bıraktı. Rapora göre 2018 ortalarında yüzde 80’in üzerine çıkan sektörün kapasite kullanımı, Ağustos-Kasım döneminde sert şekilde gerilemişti. Aralık’tan sonra ise kademeli olarak toparlanarak, 2019 ilk yarıda yüzde 78,8 ile geçmiş yıllar ortalamasının üzerinde seyrediyor.
Dünyada durum
- Pek çok sektöre girdi sağladığı için de öncü niteliği olan kimya sektörü, dünya genelinde 2018’in ikinci yarısından itibaren zayıflarken; bu trend 2019 ilk yarıda da devam etti.
- Ham madde fiyatlarındaki oynaklık ve ticaret savaşlarının yol açtığı belirsizlikler, sektörün kısa vadede görünümünü sınırlayan unsurlar olarak öne çıkıyor. Orta ve uzun vadede ise teknolojik gelişmeler, iklim değişikliği ve çevresel duyarlılıkların üretim süreçleri ve tüketim alışkanlıklarında yol açtığı değişiklikler sektöre yön verecek. Ayrıca petrol ve gazdan elde edilen kimyasal ürünlerin, 2050 yılına kadar petrol talebi büyümesinin yaklaşık yarısını karşılayacak kadar büyük bir etki yaratması bekleniyor.
Türkiye’de durum
- Global arenada ABD, Almanya ve Çin’in hakimiyetinde olan sektörde Türk kimya sektörü küresel eğilimlerin yanında yurtiçinde artan üretim ve finansman maliyetlerine karşın, zayıflayan talebin etkisiyle zorlu bir dönemden geçiyor.
Güçlü dış talep
- Rapora göre 2019’un geride kalan döneminde iç talepte zayıflık devam ederken, sektörün üretimindeki canlılığın nedeni olarak güçlü dış talep öne çıktı. İlk 5 ayın verilerine göre kimyasalların ve kimyasal ürünlerin ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 9,3 artarken, ithalatında yüzde 13,5’lik daralma yaşandı.
- 2018 ikinci yarıda iç talep ivme kaybetse de fiyat artışları sonucu sektörün yurtiçi satışlardan ettiği cirosu yıl genelinde ortalamada yüzde 34 artış kaydetmişti. 2019 ilk 5 ayda da benzer bir eğilimle yurtiçi satışlarda yüzde 24,6’lık yıllık bazda ciro artışı sağlandı.
- Yurtdışı satışlarda ise geçtiğimiz yıl güçlü dış talep ve döviz kurlarındaki yükselişle sektör ortalamada yüzde 50,1’lik bir ciro artışına ulaşmıştı. Bu eğilim yurtdışı satışlarda bu yılın ilk 5 ayında da büyük ölçüde devam etti.
- Bununla birlikte, sektörün maliyet artışları toplam ciro artışlarının altında kaldığı için diğer pek çok sektöre kıyasla daha iyi bir durumda olduğu görülüyor.
Listede yükseliyorlar
- Sektörün görece olumlu performansı İSO 500- 2018 araştırma sonuçlarına da yansıdı. Listede 2017’de 29 olan kimyasalların ve kimyasal ürünleri imalatını gerçekleştiren firma sayısı, 2018’de 32’ye yükseldi. Liste içinde firmaların sadece sayılarının artmayıp, sıralamalarda da daha üst basamaklara çıkması sektörün orta vadedeki görünümü açısından da önemli bulunuyor.
- Pek çok ülkede olduğu gibi, Türkiye’de de kimya sektörünün stratejik önemi konusundaki farkındalık artıyor. Sektör yüksek teknolojili ve katma değerli bir üretim yapısına sahipken, cari açığın azaltılmasına da katkısı büyük oluyor. Bu doğrultuda, hükümet 11. Kalkınma Planı’nda kimya sektörünü öncelikli sektörler arasında değerlendirdi. Ayrıca İvme Destek Paketi’nde de kimyaya ana faaliyet alanları arasında yer verildi.
Üretim planlaması şart
- Türkiye’nin yeniden sürdürülebilir büyüme patikasına dönmesi durumunda, sektörün daha iyi bir performans sergileyebileceği öngörülüyor. Bununla birlikte, sektörde modern teknolojinin üretim süreçlerine adaptasyonunda yüksek finansmana ve üretim planlamasında kamu otoritelerinin ve diğer iş ortaklarının yönlendirmesine büyük ihtiyaç duyacağı düşünülüyor. Bu nedenle sektörün beklenen performansı yakalayabilmesi için sağlıklı bir planlama ve yeniden yapılandırma sürecinde yer alması kritik önem taşıyor.
‘Kümelenme hayati önemde’
KPMG Türkiye’den Enerji ve Doğal Kaynaklar Sektör Lideri Ümit Bilirgen, yerli sanayiinin, üretimi yapılmayan hammaddelerin de eklenmesiyle, plastik hammadde ihtiyacını karşılama oranının yüzde 10’lara kadar düşebildiğini hatırlatırken, “Bu durum Türkiye kimya sektörünün yerlileşmesi yönünde önemli bir potansiyelin varlığını gösteriyor. Yeni dönemde yeni politikaların ve hedeflerin oluşturulması sektör açısından olduğu kadar cari açık sorunu yaşayan Türkiye ekonomisi açısından da son derece kritik” diye konuştu.
Ümit Bilirgen, Singapur örneğinden yola çıkılarak, Türkiye’de de stratejik sektör olarak tanımlanan kimyada kümelenme modeli üzerinde durulduğunu vurguladı. Bilirgen, “Sektörde, hammaddeye sahip olamamanın dezavantajını, lojistik, hukuk, vergi avantajları, sosyal eko-sistemle uyum gibi üstünlüklerle bertaraf edip kümelenme modeli çerçevesinde bir rekabet avantajı yaratmanın gerekliliğine inanılıyor. Sektör oyuncularının UR-GE Teşvikleri’nin de desteği ile uluslararası pazarlarda daha aktif bir rol oynayacağı bir sürecin yaşanacağına dikkat çekiliyor” ifadelerini kullandı.