İlaç sektörüne yön verecek üç iş modeli
Uluslararası vergi, denetim ve danışmanlık firması KPMG, hazırladığı ‘Pharma 2030’ raporunda, ilaç sektöründe faaliyet gösteren firmaların, yıkıcı etkilerle baş edebilmeleri için benimsemeleri gereken yeni iş modellerinin listesini sıraladı.
Günümüzde öncü şirketler, nüfuzlarını ve kazançlarını ancak detaylı bir örgütsel dönüşüm yoluyla sürdürebiliyor. Bu da geleceğin endüstrisinde öne çıkacağına inanılan üç iş modelini kimin inşa edeceğinin, nasıl oyuna dahil olunacağının yeniden düşünülmesi anlamına geliyor.
Rapora göre bu yeni iş modelleri şöyle:
- Aktif portföy şirketi: Aktif portföy şirketleri tipik olarak kendi portföyleri içerisinde, birkaç terapötik alanda faaliyet gösteriyor. Örneğin; ilaç teknolojisi, genetik ve immünoterapi alanında faaliyet gösterenler sürekli olarak yeni tedavi yöntemleri ararken, aynı zamanda karma ürünleri ihtiyaca bağlı olarak yeniden değerlendirir. İlaç sektöründe aktif yaşam döngüsü yönetimi, patent koruması altındaki ‘blockbuster’ ilaçların sayısı azalmaya devam ettikçe daha kritik hale geliyor.
- Sanal değer zinciri düzenleyicisi: ‘Sanal değer’ sunan şirketler; tedaviler, hastalar ve araştırmalar hakkında büyük miktarda veri sahibi işletmeler. Veriler, geçmişte neredeyse sadece belli başlı ilaç şirketlerinin elindeydi, ancak günümüzde bu durum da hızla değişiyor. Sanal değer zinciri düzenleyicileri, doktorlara kişiye özel bakım sağlama konusunda destek verebilir ve hatta ilaç şirketlerine sonuca dayalı ödeme alma olanağı sağlayabilir.
- Niş uzmanı: Küçük ölçekli olma eğilimindeki bu şirketler tek bir alana veya hastalığa odaklanıyor, önlemeden tedaviye kadar hastanın tüm yolculuğunu ele alıyor.
Rakiplerine fark atacaklar
KPMG Türkiye’den İlaç ve Sağlık Sektör Lideri Hakan Orhan rapora ilişkin değerlendirmesinde, “En uygun iş modelini benimseyen ve yıkıcı etkilerle baş edebilen şirketler, hastalara gerçek değer sunmak ve dolayısıyla başarıya ulaşmak konusunda en büyük avantaja sahip olacaklar” diye konuştu.
Hakan Orhan, “İlaç sektörü CEO’larının, endüstrinin yaşadığı değişimleri kabul etmeleri yeterli değil. Karşılarındaki en büyük zorluk, bu değişimlerin ticaret ve işletme modelleri üzerindeki etkilerini, yıkıcı etkilere hızlı şekilde adapte olabilmek için bütüncül şekilde yorumlayabilmeleri” ifadelerini kullandı.
Raporda, ilaç sektörü CEO’larının geleceğe hazırlanma yollarından birinin de, doğrudan kendilerine rapor veren, tamamen bağımsız, entegre deneysel laboratuvarlar kurmaları olduğunun altı çiziliyor.
Bu laboratuvarlar aşağıda sıralanan işlevleri yerine getirecek:
- Şirketin finansal hedefiyle uyumlu yeni iş modellerini test etmek, sektördeki yıkıcı etkileri dikkate alan daha gerçekçi tahminler üretmek
- Farklı modellerin işletmenin örgütlenme yöntemi üzerinde nasıl etkisi olacağını değerlendirmek ve eşit derecede önemli olarak hangi yeni örgütsel yeteneklere ihtiyaç duyulduğunu belirlemek
- İşletmenin karşı karşıya olduğu çoklu ve büyük ölçekli risklere hitap eden dengeli bir geçiş haritası geliştirmek.