Çalışmalar, çok fazla dopaminin bazı kanserlerle, düşük dopaminin ise Parkinson hastalığı ve depresyon ile ilişkili olabileceğini göstermektedir. UCF'de geliştirilen yeni teknik, sadece birkaç damla kan gerektirir ve numuneyi işlemek için ayrı bir laboratuvar gerekmediğinden, saatler yerine dakikalar içinde sonuçlar elde edilebilir.

Yeni teknoloji, Nano Letters dergisindeki son bir çalışmada açıklandı.

Dopamini saptamak için mevcut yöntemler zaman alıcıdır, kan-plazma ayrımı ve ayrıca özel laboratuar ekipmanı gibi sıkı numune hazırlığı gerektirir. Bununla birlikte, bu cihazla, avuç içi büyüklüğünde, dikdörtgen bir çip üzerine birkaç damla kan yeterlidir.

Araştırma ekibinden Profesör Debashis Chanda, "Dopamin gibi bir nörotransmitter, genel durumumuzu izlemek için önemli bir kimyasaldır. Bu nedenle Parkinson hastalığı, çeşitli beyin kanserleri gibi sinirsel bozuklukların taranmasına ve zihinsel sağlığı izlememize yardımcı olabiliriz. Dopamini izlememiz gerekiyor, böylece bu sorunların üstesinden gelmek için tıbbi dozlarımızı ayarlayabiliyoruz.”

Pazma çip içindeki kandan ayrılıyor, sensör yüzeyini kaplayan seryum oksit nanoparçacıkları, plazmadan mikroskobik seviyelerde seçici olarak dopamini yakalamayı başarabiliyor. Dopamin moleküllerinin yakalanması daha sonra ışığın sensörden yansımasını değiştirir ve dopamin seviyesini belirten bir optik okuma oluşturur.

UCF'nin Malzeme Bilimi ve Mühendisliği Bölümü başkanı olan Sudipta Seal, seryum oksit nanoparçacıklarının kullanımının sensörün başarısının önemli bir parçası olduğunu söyledi.

Seal, “Sensörü dopamine duyarlı hale getirmek, bir süre araştırmacılar için oldukça zorlayıcıydı, ancak algılama platformunda değiştirilmiş seryum oksit nanoyapıları kullanmak, sensörün çalışmasını sağlamada kilit rol oynadı” dedi.

Chanda, sensörü UCF'nin Optik ve Fotonik Fakültesi'nden mezun olan ve şimdi Northwestern Üniversitesi'nde doktora sonrası araştırmacı olan Abraham Vázquez-Guardado ile birlikte geliştirdi.

Kaynak : sciencedaily