Selçuk Üniversitesinde Derin Yaralar, Larvalarla Tedavi Ediliyor
Prof. Dr. Uslu, yaptığı açıklamada, larvaların yara iyileştirmedeki etkisinin 16’ncı yüzyılda keşfedildiğini, bilinçli olarak ilk kullanımının ise 1931 yılında gerçekleştirildiğini söyledi. Yumuşak doku enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılan bu yöntemin, 1940 yılından itibaren antibiyotiklerin kullanıma girmesi ve tedavideki bazı zorluklar nedeniyle azaldığını ifade eden Prof. Dr. Uslu, dünyada larva kullanımının, 1990’lı yıllarda antibiyotiklerin bağışıklık sistemini zayıflattığı yönündeki tespitler sonucunda, tekrar gündeme geldiğini aktardı. Prof. Dr. Uslu, Türkiye’de larva kullanımının Sağlık Bakanlığı’nın 2014 yılında onayıyla geleneksel ve tamamlayıcı tıp olarak gündeme geldiğini, bu kapsamda, Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin’in katkı ve destekleriyle çalışmalara başladıklarını belirterek, “Günümüzde bu yöntem İngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya, Avustralya, Malezya gibi dünyanın birçok ülkesinde kullanılmaktadır. Ülkemizde ise ilk defa Selçuk Üniversitesi olarak Lucilia sericata’nın birinci dönem larvalarını, Selçuk Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) desteğiyle kurulan Üniversitemizde Steril Larva Üretim Laboratuvarı’nda üretmeye başladık. Birinci dönem larvaları, Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanemizdeki diyabet hastalarındaki ayak yaraları, yanıklar, yatalak hastalardaki yaraların tedavisinde kullanılacaktır. Ürettiğimiz birinci dönem larvaları, Konya’da bulunan hastanelerde uyguladıktan sonra ülkemizin ihtiyacı olan diğer illerindeki hastanelere de talepleri doğrultusunda imkanımız yettiğince göndermeye çalışacağız. Bu projenin gerçekleştirilmesinde Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Şahin hocama vermiş olduğu desteklerden dolayı çok teşekkür ediyorum” diye konuştu.
“DOKU ÜZERİNDE SANTİMETREKAREYE 7-8 LARVA BIRAKILIYOR”
Birinci dönem larvaların en önemli özelliğinin, canlı dokuya zarar vermeden ölü doku, nekroze olmuş doku ve kangrenleşmiş dokuları tüketmek olduğunu anlatan Prof. Dr. Uslu, şöyle devam etti: “Steril larvalar, gerekli enzimleri salgılayarak yaranın gram negatif veya gram pozitif bakterileri ortadan kaldırarak yaranın dezenfeksiyonunu, sterilizasyonunu ve epitalizasyonunu sağlamaktadır. Sonuç olarak yara iyileşmektedir. Normalde yaranın iyileşmesi için dokunun üzerine santimetrekareye 7 ile 8 adet steril birinci dönem larvalar uygulanmaktadır. Bunun üzeri pansuman yapılarak tedavi edilmektedir. Bu işlem, haftada iki defada gerçekleştirilmektedir. Yara iyileşinceye kadar bu şekilde tedavi devam ettirilmektedir. Bu yöntemin tercih edilme sebebi, yaraları daha kısa sürede iyileşmesini sağlamasıdır. Özellikle 48 ve 72 saat uygulamalarda 2-3 uygulamayla yaralar daha hızlı bir şekilde iyileşmektedir. Antibiyotik kullanımında yara tedavisi uzayabiliyor. Bu da uzun süre antibiyotik alınmasıyla beraber özellikle böbreklere, karaciğere, mide ve bağırsaklara zarar verebilmektedir. Larva tedavisi tamamen doğal bir yöntemdir.”
TEDAVİNİN AVANTAJLARI VE DEZAVANTAJLARI
Prof. Dr. Uslu, larva tedavisinin doğal, kolay uygulanabilir ve pratik olması, hemşirelik hizmeti ya da hastanede yatma gerektirmemesi, maliyetli olmaması gibi çeşitli avantajlarının olduğunu aktardı. Tedavinin hastaya herhangi bir yan etkisinin bulunmadığını ifade eden Prof. Dr. Uslu, “Vatandaşlarımız, rahatlıkla larva tedavi yöntemine başvurabilir. Bu tedavi yöntemlerinin dezavantajları gözükmemesine rağmen hastaların maksimum yüzde 1-3’lük kısmında larvalardan tiksinme, hafif gıdıklanmalar meydana gelebiliyor. Çok az bir kısmında hafif ağrı hissedilebiliyor. Bunun büyük bir kısmı psikolojik nedenlerden kaynaklanabiliyor. Çok az ağrısı olan hastalar ise ağrı kesicilerle çözüme kavuşturulabilmektedir” dedi.