BTÜ Kimya Mühendisliği Bölümü Akademisyeni Doç. Dr. Hülya Koyuncu Havai Fişek Fabrikasındaki Patlamayı Değerlendirdi
Bahse konu tesiste daha önce de muhtelif tarihlerde patlamalar yaşanmış olmasının ihmal ya da kusur olup olmadığı sorularını akla getirdiğini ancak olay yeri incelemesi ve bulguların değerlendirilmesi yapılmadan kanaat belirtmenin de doğru olmayacağını belirten Doç. Dr. Hülya Koyuncu patlayıcı madde üretimi ile ilgili şu bilgileri verdi: “Ülkemizde patlayıcı maddelerle ilgili ‘tekel dışı bırakılan patlayıcı maddelerle av malzemesi ve benzerlerinin üretimi, ithali, taşınması, saklanması, depolanması, satışı, kullanılması, yok edilmesi, denetlenmesi’, ‘sivil kullanım amaçlı patlayıcı maddelerin belgelendirilmesi, piyasaya arzı ve denetlenmesi’, ‘çalışanların patlayıcı ortamların tehlikelerinden korunması’ gibi yasal düzenlemeler ve ATEX dokümanları mevcuttur. Yani kurallara ve standartlara uygun çalışıldığında sorun yaşanmayacağını söyleyebiliriz. Tabi ki burada denetleme mekanizmaları da çok önemli.”
Patlayıcıların kararsız haldeki kimyasal maddeler olduğunu ifade eden Doç. Dr. Hülya Koyuncu patlamaların oluşumu ve etkileri hakkında açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Darbe, sarsıntı, ısı, kıvılcım ya da sürtünme gibi ani bir etkiyle kendi kendine son derece hızlı bir şekilde ortaya çıkan tepkimeler sonucunda ani genleşme şokuyla ‘patlama’ dediğimiz olay meydana gelir. Elbette her patlayıcı her etkiye aynı şekilde duyarlılık göstermez. Havai fişekler, payroteknik sınıfı patlayıcılardır ve bileşimlerinde genellikle itici gücü sağlamak için barut (potasyum nitrat/sodyum nitrat, kükürt ve meşe odunu kömürünün karışımı) ve havadaki renkli görünümü elde etmek için de bazı metal tuzları bulunur. Örneğin; kırmızı renk için lityum karbonat ya da stronsiyum karbonat, yeşil için baryum klorür, mavi için bakır bileşikleri kullanılır. Deposunda yaklaşık 110 ton havai fişek olduğu bildirilen Sakarya Hendek’teki fabrikada meydana gelen patlamada, tesiste ve çevresinde büyük hasar meydana gelse de patlamanın barut depolanan ana depoya sıçramaması olayın tek olumlu tarafı gibi görünüyor. Maalesef patlayıcı üretilen ya da depolanan yerlerdeki muhtelif nedenlerle yaşanan patlamalar çok ağır tablolar karşımıza çıkarabiliyor. Patlama nedeninin araştırılmasında, olay mahallinde incelemelerin yapılması ve özellikle patlamanın meydana geldiği yerde oluşmuş olması muhtemel patlama çukuru ya da krater dediğimiz bölgenin incelenmesi çok önemli. Afyon’da 2012 yılında meydana gelen cephanelik patlamasında 112 tona yakın askeri mühimmat patladığında yaklaşık 2 metre derinliğinde patlama krateri oluşmuştu. Patlama neticesinde açığa çıkan ve en çok hasar veren etki, basınç ya da şok dalgasıdır. İnsan vücudunda basınca karşı en hassas bölge kulaklardır. Etken basınç, 1 atm’nin üzerine çıktığında kulak zarlarında % 50, 2 atm üzerine çıktığında ise % 90 hasar meydana gelir. Baş ve boyun vücudun sadece %12’sini oluşturmasına karşın patlama olayı kurbanlarını incelediğimizde, ölümcül yaralanmaların büyük oranda bu bölgede meydana geldiğini daha sonra göğüs ve karın bölgesindeki yaralanmaların etkili olduğunu görüyoruz. Ayrıca şunu da söyleyebilirim ki, yüksek güçteki patlayıcıların kullanıldığı patlamalardaki ölüm olaylarında vücut bütünlüğü genellikle bozulmaktadır. Örneğin, 2015 yılında Ankara tren garındaki patlamada ölen vatandaşlarımızın pek çoğunun vücut bütünlüğünün bozulduğunu gördük. Ancak Sakarya Hendek’teki havai fişek patlamasında böyle bir tablo ile karşılaşmayacağımızı umuyorum. Şarapnel ya da parça etkisi dediğimiz etki de hem olay mahallinde can kaybı ya da yaralanma hem de çevrede zarara yol açmıştır. Patlama sonrasında açığa çıkan yanma ısısı yüksek olduğundan ve barut gibi düşük güçteki patlayıcıların yakıcı etkilerinin, etkinliği yüksek güçteki patlayıcılara göre daha uzun sürdüğü bilindiğinden açığa çıkan yanma gazlarından biri olan karbon monoksit de ölümlere yol açmış olabilir. Vefat eden vatandaşlarımıza yapılacak otopsiyle ölüm sebebi net bir şekilde belirlenecektir. Burada dikkat edilmesi gereken bir husus da havai fişeklerin muhteviyatındaki maddelerin oksitlenmesiyle açığa çıkan kükürt dioksit, azot dioksit ya da metal bileşiklerin buharlarıdır. Bu gazlardan suda çözünürlüğü az olanlar, üst solunum yollarında hemen hemen hiç tahriş meydana getirmediklerinden belli bir belirti ortaya çıkarmazlar ve kişiler de uzun süre farkında olmadan toksik etkisi bulunan bu gazlara maruz kalabilir.”
Toz bulutlarıyla taşınabilecek partikül ve küçük çaplı taneciklerin alt solunum yollarına kolaylıkla inebileceği için patlama bölgesinde maske kullanımının son derece önemli olduğunu belirten Doç. Dr. Hülya Koyuncu; “Zararlı gazlar ve partiküller gerek basınç dalgasıyla gerekse rüzgar gibi iklimsel faktörlerle uzak mesafelere taşınabilir, hem insan sağlığı hem de çevre sağlığı açısından zararlı etkiler yapabilir. Bu etkilerin araştırılması önemli ve gereklidir. Bursa Teknik Üniversitesi, ilgili bölümleri, yetkin akademik personeli ve gelişmiş laboratuvarları ile bu etkileri değerlendirecek çalışmalar ve projeler yapacak altyapıya sahiptir.” dedi. Bursa Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Çopur konu hakkında; "Savunma, madencilik, avcılık ve havai fişek üretimi gibi farklı amaçlarla patlayıcılarla çalışan işletmelerde güvenlik önlemlerine çok dikkat edilmelidir. Bursa başta olmak üzere ülkemizde patlayıcı, parlayıcı ve yanıcı özellikte kimyasalları kullanan, depolayan veya işleyen bütün fabrikalara, kurumlara Bursa Teknik Üniversitesi olarak başta Kimya Mühendisliği Bölüm akademisyenlerimizle her türlü eğitim, proje ve destek vermekten memnun oluruz." şeklinde konuştu.